
- Senin için gün saat kaçta başlıyor? Güne nasıl başlarsın?
Bu aslında benim için çok değişken cevaba sahip olan bir soru... Öyle ki kimi zaman sabahın 5.30'unda güne başlayan ben kimi zaman bu saat dilimini 'ne yazık ki' 10.30/11.00'lere kadar sarkıtabiliyorum. Oldum olası uykumda düzene sahip olmadığımdan artık üstüne de düşünmeyi bıraktım sanırım. Bedenim ayrı, zihnim ayrı, ruhum ayrı üç telden çalıyoruz. O gün şanslı olan kimse. :) Sabahları kalkar kalkmaz yüzümü ılık suyla yıkar, temizler en son soğuk su ile kan dolaşımı sağlamak için canlandırma yaparım. Gül suyu ile arındırıp ardından hafif bir nemlendirici ile nemlendirdiğim cildimi hava almaya bırakır ardından yatağı, yatak odasını toparlar doğruca mutfağa yol alırım. Benim için günün olabilecek en önemli öğünü kesinlikle kahvaltı. Önce aç karnına olan ilacımı alır, güzel bir kahvaltı hazırlarım. Hasta, halsiz, üşengeç de olsam, mutsuz değilsem, o güzeeeel kokulu kahvaltı sofrasını muhakkak kurarım. Zeytinsiz bir kahvaltı mı? Öyle bir kahvaltı türü yok elbette. :) Kahvaltımı yaptıktan sonra sade Türk kahvesi yapar, güne başlarım.☕︎
- Peki şekersiz hayata geçiş sürecin nasıl ilerliyor, adapte olmak zor mu? Bedeninde şimdiden bir değişim oldu mu?
Kolay olduğunu söyleyemem. Çünkü günlük yaşantımda birçok üründe bilerek ve bilmeyerek şekeri sürekli olarak tükettiğimi fark ettim. Diyet yaparken aldığım form paketlerin içerisindeki şekerin bir paket sıradan bisküviden farkı yok. Zehrin adı farklı, o kadar. Bunu bir anda kesmek özellikle insülin direnci olan biri olan ben için zorlayıcı. Çünkü insülin direncinin etkilerinden birisi tatlı krizleri... Hayatı boyunca tatlı değil tuzcu olan ben için alışılması zor bir dönem tabii. Ama bir şeyleri kafada bitirmek, başarmaya giden yolun yarısını tamamlamak demektir. Çünkü ne tatlı krizleri, ne gerçek olmayan çikolata kokuları sizi yıldırmıyor. Benim önümde iki seçenek vardı ve köprüden önceki son çıkıştaydım artık. Ya diyabet hastalığına kendimi teslim edecektim ya da bu yoldan tamamen ayrılacaktım. Ayrılmayı seçtim...
Deniyorum, zorluyorum ve inanıyorum. Gerisini göreceğiz. :) Bedenimdeki en bariz belirti kesinlikle tembelleşmenin önüne geçmesi oldu. Şekerin bedene yorgunluk verdiğini şekeri tamamen kesince anlıyorsunuz. Tabii hiç tatlı almıyor değilim, günde 2 adet hurma ile ara öğün yapıyorum, meyve tüketerek (sınırlı) doğal yoldan şeker ihtiyacımı karşılıyorum ve bolca toz tarçın tüketiyorum... Bekliyoruz bakalım.:)
- Evde bir günün nasıl geçiyor?
Kitap okuyarak. :) desem çok mu Zencefilly'ce bir cevap olur? Ama öyle. Evet, günümün çoğu kitapların arasında geçiyor. Bu benim için bir hobi, bir seçim ya da vaktimi ayırdığım bir rutin değil. Hayatımın gerçek bir parçası gibi. Nasıl ki 'bugün beslenmeye vakit ayırmayacağım'' demiyorsam, kitap okumayı da asla ihmal etmiyorum. Bazı dönemlerde bookstagramlar arası popüler olan rs (reading slump) adı verilen okuma tembelliğine düşüyorum, evet. O zaman da genelde kitaplık raflarının önüne bağdaş kurmuş, kitapların sayfalarını karıştıran bir Zencefilly bulmanız mümkün. Arındığım, dinlendiğim, kendime geldiğim, kendimle gerçekleştirdiğim en güzel zaman dilimi bu çünkü... Onun dışında elbette evin genel işleyişinin gerektirdiği şeylerde günlük rutinimin içerisinde. Evi toplamak ve temizlemek, yemek yapmak gibi... Televizyonla pek aram yok, hangi diziler var şuan diye sorsan bilmem... Ama dijital platform dizilerini sorarsan tüm biyografisini dökebilirim sanırım. :)
- Bir kitap kurdu olduğunu düşündüğümde aklıma ilk gelen soru bu düzeni nasıl sağladığın. Ek olarak bir okuma listen var mı yoksa o anki ruh hali durumuna göre mi karar veriyorsun?
- Günlük yürüyüş ya da egzersiz rutinin var mı? Biraz gevşemek ve rahatlamak için neler yapıyorsun?
Yürümeyi severim ama çok sıcak ve çok soğuk havalardan hiç hoşlanmıyorum, o yüzden ara mevsimleri yürüyerek geçirmeye çalışıyorum. Odaklanmayı temel alan her türlü egzersizi denemişliğim var. Yoga mesela... Çok severim. Bazen bir amaç olmaksızın bedenin rahatlama ve dinginleşme ihtiyacı oluyor. Yogayı bu vesileyle tavsiye etmiş olayım. Hareketsizliğe bağlı bir tutulum ya da hantallaşma için de pilates herhalde veli nimet. :) Koskoca bir topum var, gelişi güzel üzerinde yuvarlanmak bile esnetip, dinçleştiriyor. O yorgunluğun üzerine kahve? Ah evet, hayatım bunlar üzerine kurulu benim. :)
- Yoğun bir gününü nasıl planlarsın?
![]() |
- İçerik üretme sürecin nasıl ilerliyor?
Değişken...
İnstagram için bir içerik üretme sürecim yok aslında, okuduğumu paylaştığım bir rutinim var çünkü. Ama blog için her şey çok değişken. Bir gün 10 içerik yazabilirken diğer gün 3 ay içerik girmediğim oluyor. Blog için zaten etkileşim/yorum gibi bir kaygım yok artık. Ben orayı dijital bir arşiv gibi kullanıyorum. Yazıp, çizip çıkıyorum. Böylesi daha iyi hissettiriyor bana. Kitaplara dair paylaşımları instagrama, genel paylaşımları blog'a postalamış durumdayım. Çareyi bunda buldum, ne yapalım. :) Üzerinde çok düşünmek de iyi gelmiyor yoksa sürekli rota değiştirip duruyorum... Artık sakinlik ve sabitlik istiyor içim.
- Yazarken, herhangi bir iş yaparken motivasyona ihtiyaç duyar mısın yoksa kendini zorlar mısın?
https://www.zencefilly.com/
https://www.instagram.com/zencefilly/
Verdiği cevaplar için Zencefilly'e çok teşekkürler!❤
Canımmm çok teşekkür ederimmm 😊💖💖
YanıtlaSil